TOPLUM 

VOLEYBOL VE ÖTESİ

Boş, bomboş insanların yeteneklerinde zirveye çıkan insanları aşağılaması sıradanlıktır. Çünkü onun zirveye çıkarken verdiği emeğin, harcadığı enerjinin, yaşamında gösterdiği özverinin değerini anlayacak kapasiteden yoksun olmasıdır. Zekâ seviyesi yaşadığınız şeylerden ders çıkarabildiğiniz ölçüde gelişir. O insanlar hiçbir şey yapmaz, suya sabuna dokunmaz ve insan potansiyelini bilmekten, anlamaktan uzak, çok alt seviyelerde yaşarlar. Ama kibirleri de o ölçüde yüksektir. Çünkü inançlara itaat etmek onlar için tembelliğin, geri kalmışlığın sığınağıdır.

Bir vadiden yüksek dağlara baktığınızda dağın en yüksek noktasını gördüğünüzü sanırsınız. Zirve size çok yakınmış gibi gelir ancak tırmanmaya başladığınızda o zirve aslında sandığınızdan çok daha yüksektir ve uzaktadır. Çok daha fazla emek harcamanız gerektiğini anlarsınız ama şunu bilirsiniz, gördüğünüz o zirve zorluğuna rağmen ulaşılabilirdir. Sadece sandığınızdan çok daha fazla emek harcamanız gerektiğini öğrenirsiniz. Yola çıkma cesaretiniz ilk adımınızdır ama ondan sonra öğrendikleriniz inanılmaz bir deneyim, çok büyük bir derstir.

Uzun ve çok yorucu bir uğraştan sonra aşağıdan zirveymiş gibi görünen noktaya ulaştığınızda aslında o zirvenin sadece bir yanılsama olduğunu görürsünüz; çünkü o nokta sizin baktığınızda görebildiğiniz son noktadır. Oraya ulaştığınızda sizi çok daha yüksek tepeleri ve erişilmez gibi görünen başka zirveleri görmeye başlarsınız, aşağıdan bakıldığında ulaşmak için tırmandığınız o noktayı bulmanız çok zordur. Çünkü orası zirve değildir, oraya ulaştığınızda ufkunuz değişir, kendinizi zirvede değil, başka bir zirvenin başlangıcında bulursunuz. İşte, ondan sonrası sabır ve emektir. Tırmandığınız zirveden çok daha yükseklere ulaşmak günlerinizi, aylarınızı ve yıllarınızı alacak bir güç ve kararlılık gerektirecektir.

İnsanlar kitap okudukça öğrenilecek, bilinmesi gereken çok daha fazla şey olduğunu öğrenir, bu yüzden entelektüel bir insan bu devasa evren içinde aslında ne kadar küçük olduğunu bilerek mütevazı davranır. Oysa cahil bir insan inandığı, öğrendiği küçük ve yanlış bilgiyle kendini ulaşılmaz bir deha zannedebilir.

Bu yazımın konusu Türkiye Voleybol Milli Takımımızın Avrupa başarısıdır. Ne demek istediğimi anlaşılabilir hale getirmek için imgeledim. Çünkü o dağ deneyimini yaşadım ve ne dediğimi bilerek yazıyorum.

Ben de voleybol oynadım, açıkçası çok başarılı değildim. Ama şunu öğrendiğimi itiraf edeyim, izlenirken çok kolaymış gibi görünen, yüksekten gelen topla buluşma anını yakalamak için milyonlarca kez çalışmak gerektiğini biliyorum. Sadece smaç için değil, çok yüksek hızda ve çok kısa bir mesafede gelen topa gösterilen refleksin ve üstelik onu oyuna dâhil edebilecek şekilde karşılamanın zorluğunu anlamak o küçümseyen, hafife alan insanların anlayabileceği türden bir şey değildir. Tıpkı o zirve ötesine tırmanan, insan sabrı gerektiren bir durumdur. Üstelik bu konuda Avrupa’nın en iyisi olmak inanılmaz bir başarıdır.

Bunu deneyimlemiş bir insan olarak A Milli Kadınlar Voleybol Takımımızın başarısını ne kadar büyük bir hayranlık ve takdir duygusuyla izlediğimi anlatmak istedim.

Önce onlarca, sonra yüzlerce, daha sonra binlerce kez çalışmanız gerektiğini bilirsiniz. Düşünmek bile yorucudur. Ama imkânsızı başarmaya çalışmak sizi ulaşılamaz zannedilen başarılara taşır.

Anlatmaya çalıştığım, bu başarıların altında yatan emeğin büyüklüğünü göstermektir. Bu sadece voleybol için geçerli değildir. Fazıl Say’ı küçümseyen, Tarkan’ı cezalandırmak isteyen, verdiği emek nedeniyle ufku genişlemiş, farkındalığı çok yüksek olan insanları cezalandırmak vadiden bakarak zirve zannettiği tepenin ardındaki gerçekleri görmek istemeyen, dar, tutucu, kısıtlayıcı zekâsıyla kendini deha olarak sunmaya çalışan insanların en büyük engelidir.

Onların küçük dünyaları zihinlerinde öylesine büyüktür ki onu küçültmek kimsenin haddine değildir. Orta Doğu kültürünün şablonunda yaşamayı seçmiş insanlar için bu bir kötülüktür. Onlar renklere düşmandır, onlar insanı mutlu eden her şeye düşmandır, onlar kendi cehaletini güç sanan, sadece başka insanların hayatına ket vurarak kendi gerçeklerini gizleme eğiliminde olan zavallı insanlardır.

Abdülhamid” adlı sosyal medya kullanıcısının hedefindeki Ebrar’ın özgürlüğünü, Milli Takımımızın başarısını, inançlarına aykırı tüm davranışları rahatsız edici bulmaları bundandır. Aslında değersizliklerinin farkına varmanın verdiği acının intikamıdır. Ben zaman zaman bu direncin o çabayı göstermek istememenin bir gerekçesi olduğunu düşünürüm.

Rehavet, yani “rahatlık” gelişmenin en büyük düşmanıdır.

İnançlar da öyle.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar